Günümüzün en önemli meselesi enerji. Elde edilebilecek kaynaklarda sınırlı ve belli. Yenilenebilir kaynakları (su, güneş, termal, rüzgâr) ve fosil yakıtlar. Diğer bir ifadeyle hidrokarbon içeren kömür, petrol ve doğal gaz gibi tabi enerji kaynakları. Bunların dışında ele alınması gereken bir de nükleer enerji var.

 

Eğer çevreye çok az zarar verelim deniyorsa, kanaatimce en doğru seçim, Türkiye’nin 50 yıldır ötelediği nükleer santrallerdir. Benim elimde olsa enerji yatırımlarının önemli kısmını güvenli nükleer santrallere kaydırırım. Mesela Fransa, elektrik enerjisinin yaklaşık yüzde 80’nini nükleer enerjiden karşılıyor.

 

Zira enerji üretimi için doğaya hiç zarar vermemek diye bir şey söz konusu değil. Sadece oranları değişiyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarının tamamı şu veya bu şekilde çevreyi etkiliyor. Enerji üretiminin bir başka boyutunda ise teknolojik imkânlar ve dışa bağımlılığı azaltacak milli kaynaklar söz konusu.

 

Türkiye’nin Doğu ve Güney Doğu bölgelerinde hidroelektrik santraller kurulabilmesi için debisi yüksek akarsular var. Türkiye’nin kömürü de var. Ama yeterli doğalgazı, petrolü yok. Güneşi, rüzgârı, termali ise toplam enerji ihtiyacı içinde fantezi düzeyinde kalıyor. Bunların da çevreye ciddi etkileri söz konusu.

Bir not daha. Günümüzde yılın 365 günü enerji alınabilecek kaynaklar ve teknoloji çok az. Birinci sırada nükleer santraller, ikinci olarak termikler geliyor. Sonra barajlar üzerine kurulan HES’ler ve onu rüzgâr, güneş, termal gibi kaynaklar takip ediyor. Günay Şimşek / http://ekonomi.haberturk.com / 13.04.2010

BU BÖLÜMDEKİ DİĞER BAZI BAŞLIKLAR