Solimpeks : Güneş enerjisinde sektörün lobi etkisi artmalı

Güneş enerjisi alanın Türkiye’nin lider firmalarından güneş enerjisi sistemleri üreticisi Solimpeks Yönetim Kurulu Üyesi İsmail Hakkı Karaca, EurActiv Türkiye’ye konuştu.

 

Karaca, güneş enerjisi alanında hükümetin yerli üreticileri daha fazla desteklemesi gerektiğini, Almanya’da olduğu gibi global firma ve markaların oluşturulmasının hedeflenmesi gerektiğini kaydetti. Karaca ayrıca, sektörün yeteri derecede lobi etkisine sahip olmamasının da hükümetin güneş enerjisine daha az ilgi göstermesinin nedenleri arasında olduğunu ifade etti.

 

Geçtiğimiz hafta Yenilenebilir Enerji Kanunu’ndaki değişikliklere ilişkin bilgilendirmede bulunan Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın açıklamaları ardından yerli yatırımcı ve diğer sektör temsilcileri tepkilerini dile getirmeyi sürdürüyor. Yıldız yaptığı açıklamada,  rüzgarda 5.5 euro/cent, hidroelektrikte 5.5 euro/cent, jeotermalde 8 euro/cent, güneşte 10 euro/cent, biyokütlede ise 12 euro/cent teşvik uygulamayı düşündüklerini söylemişti.

 

Yenilenebilir Enerji’nin önemli bir ayarğını oluşturan güneş enerjisinde Türkiye’nin öncü firmalarından Solimpeks’in Yönetim Kurulu Üyesi İsmail Hakkı Karaca ile görüştük. Karaca, Enerji Bakanı’nın açıklamaları ardından sorularımızı yanıtladı.

 

EA : Hükümet güneş enerjisine niye bu kadar ilgisiz davrandığını düşünüyorsunuz?

Karaca : Enerji ve Tabii Kaynaklar bakanlığının "Enerji ve maden kaynaklarını verimli, etkin, güvenli, zamanında ve çevreye duyarlı şekilde değerlendirerek dışa bağımlılığı azaltmayı ve ülke refahına en yüksek katkıyı sağlamayı görev edindik" açıklaması, Bakanlığın temel olarak dışa bağımlılığın azaltılmasına ilişkin çalışmalara öncelik verdiğini taahhüt etmektedir. Ancak halen toplam ithalatımızın yaklaşık %80’inin enerji ve enerji ürünlerinden kaynaklanması Bakanlığın bu konudaki hassasiyetinin ve ağırdan almasının nedeni yerli üretimin şu anda ortaya çıkacak talep patlamasını karşılayacak nitelikte olmamasıdır. Petrol, doğal gaz ve kömür gibi fosil yakıtların halen enerji politikamızda öncelikli alanlar olarak değerlendiriliyor olması, güneş enerjisinin ülkemizin temel enerji kaynakları arasındaki yerinin en alt sıralarda yer almasına yol açmaktadır. Bu doğrultuda güneş enerjisinin ülkemiz potansiyeli ve matematiksel hesaplar dikkate alındığında öncelikli enerji kaynakları arasında yer almamasının temel bir nedeni varsa onun da, sektörün yeteri derecede lobi etkisine sahip olmaması rahatlıkla söylenebilir. Hükümetin bu konuya ilgisiz davranıyor gibi gözükmesinin temelindeki gerçek: Halkın ve Türk sanayisinin konuya ilgisiz davranmasıyla direk ilgilidir.

 

EA : Yenilenebilir Enerji Kanunu’nda güneş enerjisine verilmesini umduğunuz fiyat nedir?

Karaca : 25-30 Eurocent aralığında verilecek bir destek ülkemizde sektörün gelişimini ciddi anlamda tetikleyebilecektir. Ancak az önce de işaret ettiğim gibi, bu patlamanın bekleyişi tamamen Türk halkının sektöre olan yetersiz farkındalığı ve yerli üreticilerin azlığıyla alakalıdır. Bu yüzden bakanlık tarafından 10-13 Eurocent bandında ve sadece santral yatırımlarının teşvik edileceği bir yasa revizyonu yapılacağı anlaşılmaktadır.

 

EA : Türkiye güneş enerjisinde neler yapabilir?

Karaca : Öncelikle, hükümetin yerli üreticilere daha fazla teşvik planı desteklenmeli ve Almanya örneği göz önünde bulundurularak global firmalar ve markalar oluşturmak hedeflenmelidir.

 

Ülkemiz güneş enerjisinden ısı elde edilmesini sağlayan sistemlerde kurulu güç anlamında halen dünyanın en büyük ikinci ülkesi konumundadır. Ancak doğru politikaların üretilemediği ve denetim mekanizmalarının işletilemediği bu sektör, ülkemize istenilen katma değeri sağlayamamaktadır. Özellikle güneşten elektrik üretimi konusunda istenilen katma değeri sağlayacak bir sektörün oluşumu için, hem güneşten sıcak su üretim sistemleri hem de elektrik üretim sistemleri için doğru ve işleyen politikalarla denetim mekanizmalarının oluşturulması gerekmektedir.

 

Güneşten elektrik üretimi konusunda şebekeye entegre çalıştırılacak sistemler için acilen şebekeye bağlantı yönetmeliği çalışmaları tamamlanmalı ve bu sistemlerin legal hale getirilmesinin önü açılmalıdır. Öte yandan Japonya’dakine benzer pilot bölgelerde çatı üstü uygulamaları geliştirilerek sektörün doğru işleyişini sağlayacak yöntemler sahada test edilmelidir.

 

Göründüğü kadarıyla sadece santral uygulamaları için revize edilecek olan Yenilenebilir Enerji Kanunu doğru doneleri ve teşvik rakamlarını sağlamakla birlikte, lisanslama işlemlerinin adil ve tarafsız değerlendirileceği bir yapıyı oluşturmalıdır.

 

Hükümet yetkilileri ve ilgili yasaların uygulayıcıları güneş enerjisine yönelik net bir yol haritası çizerek ülkemiz gerçeklerine uygun bir çalışma planı oluşturması uzun vadede elzem görünmektedir. Bu çalışma planı denetlenerek sonuçları tarafsız olarak değerlendirilmelidir. Sadece içe dönük uygulamalardan öte, sektöre döviz kazandıran bir yapıya bürünmesinin yolu olarak mal ve hizmet üreticilerini destekleneceği modeller geliştirilmelidir. Sıcak su üreten sistemler için doğru mühendislik uygulamalarını geliştirecek nitelikte kaliteli ürün ve uygulayıcıların kamu tarafından desteklenmesi gerekmektedir. Bu destekler atıl konumdaki bu sektörü ciddi anlamda ivmelendirerek, döviz kazandırıcı katma değer bir sektör halinde dönüştürebilecektir.

 

EA : AB’nin 2020 stratejesindeki yenilenebilir enerjiye verilen önemli ve AB üyesi ülkelerdeki durumlara ilişkin ne düşünüyorsunuz?

Karaca : AB ülkeleri Almanya’nın liderliğinde iklim değişikliğine karşı ciddi önlemler almış, büyük hedefler belirlemişti. Bugün Almanya’da 17, İngiltere’de 19, Fransa’da ise 59 Nükleer santral aktif olarak çalışmakta. Ancak yenilenebilir enerjiler, Almanya için “petrol” sayılabilecek bir stratejik öneme sahip ve bu ülke tarafında dünyaya pazarlanan bir enerji kaynağı durumunda. Bu konuyu layıkıyla yerine getirebilmek için alt yapısı mükemmelleştirilmiş Alman test enstitülerinde dünyanın dört bir tarafından gelen ürünler test edilip sertifikalandırılmakta, Solar keymark ve TÜV önderliğinde ürünler kendilerine Avrupa’da Pazar bulmakta idi.

 

Küresel oyuncular haline gelen Alman solar ve rüzgar enerjisi firmaları tüm Avrupa’da ve dünyada boy göstermekte ve ciddi gelirler elde etmekte idiler. Ancak Fransa’nın kendine has aykırılıkları, kendi test merkezlerinden geçmeyen ürünlere teşvik vermemeleri; İspanya’nın hali hazırda işletilen güneş enerjisi santrallerindeki elektrik alımlarında kesintiye gitmesi, bazı Avrupa birliği ülkelerinin ciddi ekonomik krizler yaşaması Alman firmalarını anavatanlarına döndürdü ve Almanya’yı hem solar termalde hem de solar elektrikte neredeyse dünyanın en büyük pazarı haline getirdi. İşlerin tersine dönmesi Alman hükümetini önce solar elektrik teşviklerinde kademeli olarak kesinti yapmaya, daha sonra da solar termalde destekleri tamamen kaldırmaya yöneltti.

 

Özet olarak AB şuan büyük bir sınav vermekte. 2020’de toplam enerjinin %20’sinin yenilenebilir enerjilerden sağlanılması hedefi şimdiden doğu Avrupa ülkelerini karamsarlığa itti. Bulgaristan’ın %16, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan’ın %13, Slovakya’nın %14 ve Polonya’nın ise %15 gibi hedefler koymaları bugünden 2020 beklentilerinin karşılanamayacağını gösteriyor.

 

 Arka Plan :

Solimpeks A.Ş tarafından üretilen hibrit kollektörler, iklim değişikliği ve enerji kaynaklarının tükenişine karşı geliştirilmiş bir ürün olarak gösteriliyor. (Tüm dünyada enerji giderleri gayrisafi iç hasılanın yaklaşık %70’ini oluşturuyor)Bu melez yapılı panel, güneş enerjisinden elektrik ve sıcak su üretimini eş zamanlı gerçekleştiriyor.

 

 Hibrit sistemler dünyadaki güneşten elektrik üretim sistemlerine göre hem daha verimli hem de daha temiz enerji sağlıyor. Bu sistemler sayesinde elektrik enerjisi elde edilebildiği gibi 60 C dereceye kadar sıcak su da elde edilebiliyor. Bugün dünyada birkaç üretici bulunan hibrit kollektörlerin su sirkülasyonu mantığında kullanımı yalnızca Solimpeks’in Volther markasıyla piyasaya sürdüğü PV-T panellerde bulunan bir özellik. 3 yıllık bir AR&GE çalışması neticesinde ortaya çıkan ürünün en fazla tüketildiği ülkeler ise İspanya ve İngiltere.

 

Bu sistemlerin avantajları standart elektrik üreten panellere göre ise şöyle sıralanıyor:

*Uygun koşullarda PV modüllerine göre %40 daha fazla elektrik verimi elde edilebiliyor.

* Aynı verimi elde edebilecek PV-T kollektör ile bu ikisinin ayrı ayrı kombinasyonun kapladığı alanlar karşılaştırıldığında PV-T sistemler yarı yarıya yer tasarrufu sağlıyor.

* Çatıya da entegre edilebilen sistemler ile estetik bir görünüm elde edilebiliyor.

* Hibrit PV-T sistemlerin yatırım geri dönüş süresi, PV sistemlere göre daha düşük.

* PV-T sistemlerde, PV hücrelerin sıcaklıkları düşürüldüğünden dolayı hücre ömürleri artmaktadır. 

 

Solimpeks Solar Enerji Sistemleri A.Ş, 2001den bu yana yenilenebilir enerji sektöründe faaliyet gösteriyor. Bugün sahip olduğu 18 kalite sertifikasıyla dünyada 60 ülkeye ihracat yapıyor. Solimpeks A.Ş. bünyesindeki Seiso Mühendislik ve Soliren Montaj Sistemleri, bugüne kadar ABD’den Yeni Zelanda’ya kadar pek çok projeye imza atmış durumda. En son 3 megawatlık Mallorca PV Santrali ve ABD ordusu Teksas Üssü Havuz Isıtma projeleri bunlardan bazıları.

www.euractiv.com.tr / enerji / 26 Temmuz 2010

BU BÖLÜMDEKİ DİĞER BAZI BAŞLIKLAR