AB mi, KKTC mi ?...

Mali Yardım Tüzüğü uyarınca AB’nin KKTC’ye değil, “ Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti Hükümeti’nin etkili kontrolü altında olmayan bölgelerde mahsur kalmış Kıbrıslı Türklere ” yapacağı yardımın miktarı ile ünlü futbolcu Beckham’ın transfer ücreti arasında pek bir fark yok.

 

Hatta Beckham, aldığı reklam paraları ile AB’nin yardım olarak “ Kıbrıs’ın kuzeyinde mahsur kalmış ” bizlere vermeyi taahhüt ettiği parayı, birkaç misline katladı bile.

 

“ Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti Hükümeti’nin etkili kontrolü altında olmayan bölgelerde mahsur kalmış Kıbrıslı Türkler ” tanımını ben uydurmadım.

 

29 Nisan 2004 tarihli AB KIBRIS TÜZÜĞÜ’nde aynen bu kelimelerle tanımlıyorlar bizleri.

 

Bize ne “Mahsur musunuz” diye sorun oldu, ne de durumumuzu araştıran.

 

Kafalarında bir senaryo oluşturdular, adanın tümünü AB toprağı ilan ettiler, bizleri de mahsur kişiler yaptılar, bu utanmaz AB’liler.

 

Aynı utanmaz AB’nin “Yüksek Temas Grubu” da adaya ilk kez geldiği vakit biz mahsurlarla görüşmek istemişti.

 

Biz de kendilerini topluca karşılayıp protesto etmiştik bu tanımlamalarından dolayı. Protestodan sonra yaptıkları hatayı anlayıp vazgeçmişlerdi bu tanımlamayı kullanmaktan.

 

Kağıt üstündeki nüfusu 275,000 kişi olan tüm KKTC vatandaşlarının, AB nazarındaki değeri bir futbolcu kadar bile değil.

 

Vermeyi taahhüt ettikleri 259 milyon Avro karşılığında hem gurur duyduğumuz kimliğimizi erozyona uğratmayı planladılar, hem de egemenliğimizi yok etmeyi.

 

Zaten egemenliğimize el koymayı tüzüğün içine de yazdılar.

 

Bu sözde hibe ile yapılacak olan yatırımlar, eğer 1974 öncesi Rumlara ait bit toprağın üzerinden geçecekse, o Rum kişinin veya Kıbrıs Rum hükümetinin onayını almak koşul. Onay verilmezse, yatırım olmayacak.

 

Aynen güneş enerji santralinin yapımında Rumların “OXI” yani “HAYIR” dedikleri gibi. Proje bu nedenle de iptal edildi ve rafa kaldırıldı.

 

AB’ye göre bizim tapularımız ve mülkiyet hakkımız geçersiz ama Rumların ki geçerli.

 

Ve üstelik bu adına hibe dedikleri parayı da 10 yılda, on taksitle verecekler. Anavatanımız Türkiye’miz ise bu paranın en az üç mislini, bir tek yılda veriyor.

 

Şimdiden bu paranın bir kısmını mayın temizlemek amacı ile BM Barış Gücünün giderlerine harcadılar.

 

Bir kısmını, hibe programında çalışan AB personeline maaş olarak ödediler. Geriye ne kaldı bilmiyorum ama sonunda göreceğiz ki, her zaman ve her yerde olduğu gibi bu paranın sadece %10-%15’i biz mahsurlar için gerçek anlamda harcanacak, geri kalan kısım da personel maaşı gibi, proje hazırlık harcamaları gibi, mayın temizleme gibi, Otonom Kayıplar Şahıslar Komitesi çalışmaları gibi yerlere harcanacak.

 

Her hangi bir sanayicimizin, küçük esnafımızın veya üreticimizin bu paradan bir kuruşluk bir fayda göreceğinden şüphelerim var.

 

Böyle bir yanlışlık yapılır da bu kişilere katkıda bulunurlarsa bilmek isterim.

 

Belki özür dilerim o vakit.

 

Dünkü Lefkoşa su şebekesinin 80 kilometrelik asbest boru değiştirilmesi projesinde yaşanan aşağılayıcı davranıştan sonra AB Destek Ofisi Bölüm Başkanı Alessandra Viezzer’in “Personna Non Grata” yani “İstenmeyen Kişi” ilan edilmesi gerekmektedir.

 

Bizi tanımayanın, küçücükte olsa KKTC’mizi saymayanın, bu toprakların üzerine basmaya hakkı olmamalıdır.

 

Avrupa Birliğini de, AB’yi memnun etmek için bayraklarımızın örtülmesi talimatını veren gaflet uykusundaki kişiyi de protesto ederim.

 

Gönderin her ikisini de, defolup AB’ye gitsinler.

Prof.Dr.Ata ATUN

ABHaber / 04.06.2009

 

www.solar-santral.com

BU BÖLÜMDEKİ DİĞER BAZI BAŞLIKLAR